dünya'dan biraz daha büyük bir gezegende sadece birkaç yüz insanın yaşadığını düşünün.. evet, bunlar bildiğiniz insan işte.. binlerce yıl sonrasından söz ediyorum tabii.. bir "asimov" öyküsü anlatacam, dinler misin?.. bu öykü, belki de insan soyunun "sonunu" anlatıyordur, kim bilir.. bence kaale almakta fayda var..
gezegenin adı solaria.. insan evladının evinden ayrılıp da galaksiye yayılmaya başladığı çağlarda yerleştiği ilk 50 gezegenden, sonuncusu.. o yüzden, çok daha sorunsuz ve bir bakıma "elit" bir yerleşim olmuş.. yani, zaten çok az sayıda insan gitmiş bu gezegene.. ama, tıpkı diğer gezegenlere olduğu gibi ona da yanlarında sayıları yüz binleri bulan robot orduları götürmüşler.. ordu dediğime bakma, bomboş gezegenler bunlar.. ortada insana ciddi zarar verecek bir şey yok.. olanı da, gezegene insan ayağı değmeden hallediliyor zaten..
koskoca gezegene rahat rahat yerleşmişler, ve mümkün olduğu kadar birbirlerini görmemeye çalışmışlar.. kulağa çok saçma geliyor değil mi?.. ama şöyle düşünelim bir de, şu an bile bi sorsan insanlara, büyük bir çoğunluğu "çekip gitmek istiyorum" der.. kalabalıklardan kaçar, şehirden kaçar, medeniyetten bile kaçar bazen.. işte solaria'ya giden insanlar da bu "kaçan" insanlar.. devirlerinin en asosyal, en insan ve etkinlik kaçkını tipleri..
ancak bu insanlar çok uzun yıllar sonunda öyle bir hale geliyorlar ki, kendi eşlerini bile mecbur kaldıkça ve, dokunmaktan neredeyse utanç duyarak görüyorlar.. yüzlerce yıldan söz ediyorum ama.. yani zaten sosyal yaşam özürlü insanların, kaça kaça geldikleri en son sığınaktan söz ediyorum.. bu öyle bir yer ki, sonunda, en sonunda bu insanları çift cinsiyetli yapıyor.. ayrıntıları uzun ve sıkıcı, anlatmaya gerek yok.. sonuç olarak, üstün bir teknolojinin ve muazzam robot desteğinin yardımıyla, çocuklarını bile ekranlardan izleyerek büyütüyorlar..
dadı robotlar var, öğretmen robotlar var, her tür robot var işte.. bağda bahçede çalışanı, devasa malikanelerde çalışanı, fabrikalarda çalışanı, güvenlikte vs. vs.. her yer robot kaynıyor, ama insan, toplasan bin bilmem kaç tane.. bildiğin tane hesabı yaşama, milyonlarca zeki robot..
ve bu insanlar, birbirleri için "sanal" olarak "varlar".. sadece ses ve görüntü olarak varlar..
ve çok ilginç bi şey söyleyeyim, o ilk yerleşilen 49 gezegende kurulan medeniyetler bir bir yıkılırken, yerleşenler, 300 yıla çıkardıkları dertsiz tasasız ve mikropsuz hayatlarında sıkıntıdan patlayarak yok olurken, geriye sadece solaria kalıyor.. sadece solaria'da yaşam bitmiyor, hatta, dünya'nın bile unutulduğu çok uzun yılların sonunda, galaksiye yayılan insan ırkının soyunun devamı için bir tür "kurtarıcı" oluyorlar.. aslında içlerinden sadece biri oluyor, bir çocuk.. tüm umutların simgesi olan, "çocuk"..
solaria halkını kurtaran "soyutlanmış" olmaları mı acaba?.. sadece kendilerine ve robotlarına "gerçek", ama kalan her şeye "sanal" olmaları mı?.. yalnız kalmak istemeleri mi?.. ne garip değil mi, mutlak yalnızlık isteyen ve bunu en uç noktada başaran insanların "kalıcı" olmaları?.. sana da garip, olağanüstü ve çok etkileyici gelmiyor mu?..
hadi itiraf edelim, sanki biraz "tanrı" gibiler, değil mi?.. soyut, dokunulmaz ve ziyadesiyle yaratıcı!..
ve belki de, insan evladının sanalı bu kadar sevmesinin nedeni, tanrı'ya benzemek istemesidir.. onun yalnızlığına, tekliğine ve tek bir "dokunuşla" var ya da yok edebilmesine özenmesidir!.. kendine "kullar" (bildiğin robot, misal "asimo".. ne berbat bi isim seçimi) yaratmak istemesinin nedeni de budur belki, kim bilir?.. ve yarattığı bu kullara, kendi özelliklerinden bahşetmesinin nedeni de.. zeka ve ona dair her şey...
...
Not: Bu yazım, Ekşi Sözlük'te daha önce yayınlanmıştır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder