23.1.09

Bir mola

Hayatla konuşmak istedim, söyleyeceklerim vardı. Bence önemli şeylerdi, hem zamanı da gelmişti artık. Ama pek yanaşmadı konuşmaya, galiba nelerden söz edeceğimi anlamıştı. Aramız iyi değildi son zamanlarda.

Israr ettim, başından savdı beni.

İnat ettim, zorladım hatta.

Sonunda bir gece kafa çekmeye karar verdik benim evde. Çevremizde başka sesler, başka ortaklar olmasın istedim, fikir benimdi ve tabii buna da itiraz etti hemen. Olmaz dedim, illa da ev.

Buluştuk...

Rakı var, bir iki meze. Boyası daha kurumamış bir resim söyleniyor, sehpa çiçeği Nurten küsmüş bana, sarı çiçeklerini resmin üzerine döküyor. Hiç ses yok.

Geldi hayat. İlk günkü gibi. Nasıl güzel, nasıl yaşanası. Bir alım, bir ışıltı, İstiklal'in öncesi gibi. Bana nispet yapar gibi. Bak ne hoşum der gibi.

Bilirim ben bu hayatın afrasını tafrasını. Şimdi, kar altında İstanbul gibi masum, kırılmış bir oyuncak kadar yaramaz ve lilanın hüznü gibi ulaşılmaz.

Ben dedim, ben senden ayrılmak istiyorum. Yok işte olmuyor, yürümüyor, anlamışsındır sen de.

Bu bizim elimizde değil dedi. Hayır yani çok istiyorsan çek git. Ama bil ki hayatın ötesinde ne var, kim var bilen yok. Hem zaten gideceksin bir gün, istemesen de..

Çekip gitmek istemiyordum. Ne istiyordum onu da bilmiyordum ama hayatın içi değildi istediğim. Onu koluma takıp dolanmak istemiyordum. Onunla düşünmek, onunla karar vermek, onunla yürümek istemiyordum.

Ben, durmak istiyordum.. Yol kenarında bir mola istiyordum. Hayattan kopuk, ama yaşamak istiyordum. O zaten dışarıda bir yerde olacaktı, gel dediğimde gelecekti.

Gel demek için geç kalsam da fark etmezdi. Ayrılmış olurduk elde olmadan, ya da molam, hayatım olurdu.

Biraz üzgün, biraz umursamaz içti.

Veda bile etmeden gitti...

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin