insan evladının savunma mekanizmaları akıl alır gibi değil.. psikolojide işlenen “savunma mekanizmaları” bölümünü konu dışında tutarak diyebilirim ki, kendimizi savunurken bulduğumuz ilk yollardan biri, taş ve mızrak dışında.. ilahlara kurban vermekti.. hani belki, ilahlar verilen hediyeden mutluluk duyar ve bizleri yıldırımlarından uzak tutardı.. hediyeler çok çeşitli kalemlerden oluşsa da en etkileyicisi kuşkusuz bir can kurban etmek, kan akıtmaktı.. akan kanın hangi ilahın hangi derdine deva olduğunu bu güne kadar kimse çözemedi.. ya da kurban verenin bu işten ne fayda gördüğünü.. çoğu zaman çaresizlikten, kimi zaman yetersizlikten ve zaman zaman da ayinlerden alınan zevkten olacak, kurban etme alışkanlığı binlerce yıldır zeka sahibi insanların her bir noktasına yerleşti.. hayvanlar aleminin aklı, kurban vererek yem olmaktan kurtulmaya kesmediği için onlarda bu tür bir uygulamaya rastlanmadı..
bizler ilahlara insan kurban etmekten, hayvan kurban etmeye varan yolda büyük başarılar elde ettik.. bir bakıma şanslı olduğumuzu düşünüyorum.. yoksa, inançları öyle emrettiği için kafamızı taşa yatırıp doğramak isteyenlerin elinden zor kurtulurduk.. şimdi, bizler inançlarımızın emrini havyan boğazlayarak yerine getiriyoruz.. bunu dualarla, törenlerle, açık ya da kapalı alanlarda temizlik kurallarına uyarak ve mümkünse çocuklarımıza göstermeden yapmaya çalışıyoruz.. yardımseveriz, açları yılda bir kere doyuruyoruz.. kurban derilerini bağışlayacak kurumları yine inançlarımız doğrultusunda seçiyoruz.. evet çok yol aldık, artık uygarız..
kurban olmaktan kurtulduğumuzu sanıyoruz, bizim yerimizi alan hayvanlara şefkatle yaklaşıp gözlerini bağlıyoruz.. başlarını okşayıp tekbir getiriyoruz.. onlara teşekkürlerimizi sunuyoruz, yerlerimizi aldıkları için.. ama bana kalırsa fena halde yanılıyoruz..
kuş gribini biz yaratmıyoruz ama hasta hayvanları çocuklarımıza yedirerek onları kurban ediyoruz.. bu sefer göklerden inecek bir başka canlı da yok.. doğanın dengesiyle oynadığımızda sahip olduğumuz aklın “bize bir şey olmaz” tarafını kullanıyoruz.. trafikte, depremde, hastalıkta ve sağlıkta aklımızı kurban ediyoruz.. savunmayı gerektirecek her durumda zekamızın yeterli olabileceğini keşke söyleyebilseydim.. ancak görünen o ki, savunulacak hale gelmemize sebep olan bir çok belanın oluşumuna yine o çok övündüğümüz “zeka sahibi olma” özelliğimiz yol açıyor.. ve zekamız, verdiğimiz kurbanlarla bileniyor.. aklımız başımıza geliyor mu?.. bilmem, belki inanç için kan akıtmaktan vazgeçersek, her ne sebeple olursa olsun “kurban” edilecek bir şeylerin olmaması gerektiğini anlarız..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder